kadınca ve genclik egitim ve paylasim sitesi...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

kadınca ve genclik egitim ve paylasim sitesi...


 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
En son konular
» bacağa bıçak sokmak
CENNET CEHENNEM EmptyÇarş. Ara. 16, 2015 1:05 pm tarafından zxzx

» demire tekme
CENNET CEHENNEM EmptyC.tesi Ocak 31, 2015 2:50 pm tarafından zxzx

» Bacağa balta vuruşu
CENNET CEHENNEM EmptyCuma Eyl. 26, 2014 10:14 am tarafından zxzx

» Bacağa balta vuruşu
CENNET CEHENNEM EmptyÇarş. Eyl. 24, 2014 12:27 pm tarafından zxzx

» Motosiklette ters direksiyon
CENNET CEHENNEM EmptyPtsi Mart 17, 2014 3:39 pm tarafından zxzx

» ŞUNA BİR BAKIN
CENNET CEHENNEM EmptyC.tesi Tem. 09, 2011 7:03 pm tarafından Admin

» kader
CENNET CEHENNEM EmptyPerş. Haz. 10, 2010 3:53 pm tarafından zxzx

» Altin ve inci karisimi takilar el yapimi...
CENNET CEHENNEM EmptyPtsi Nis. 12, 2010 3:10 pm tarafından Nurdan

» Canlılar Dünyasını Gezelim,Tanıyalım Soruları - 4.Sınıf Fen ve Teknoloji
CENNET CEHENNEM EmptySalı Nis. 06, 2010 9:09 pm tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama

 

 CENNET CEHENNEM

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 981
Kayıt tarihi : 30/10/09
Nerden : istanbul

CENNET CEHENNEM Empty
MesajKonu: CENNET CEHENNEM   CENNET CEHENNEM EmptySalı Kas. 17, 2009 2:18 am

CEHENNEM
"Artık o ateşten sakının ki, onun tutuşturucu
odun (kâfir) insanlarla taşlardır. O (ateş) kâfirler için
hazırlanmıştır." (Bakara: 2/24)
Ateş, insan cismine çok büyük acı
ve ızdırap verdiği için ahirette kâfir ve münâfıkların cezası ateşle
verilecektir. Cehennem, azap yurdu olan ateşin özel ismidir. Arapça
"cehmân" kelimesinden alınmış dibi görünmez derin kuyu demektir.
Cehennemin diğer isimleri ise şunlardır:
Harîk
(yangın), hutame (ezip yok eden), saıyr (alevler), hâviye (uçurum,
çukur), lezâ (hâlis ateş, bedenin iç organlarını söküp koparan), sakar
(insanın derisini kavuran ateş), cahıym (yakıcı ateş), hamîm (kaynar
su), semûm (sıcak rüzgâr), siccîn (hapishane, derin çukur), veyl (Vay
haline!), ğayy (azıp sapmak).


Cehennem Azabının Tasviri
Cehennem ve oradaki hayat, Kur'an-ı Kerim'de şu şekilde tasvir edilir:
“Suçlular
cehenneme vardıklarında, cehennem onlara büyük kıvılcımlar saçar,
uzaktan gözüktüğünde onun kaynaması ve uğultusu işitilir. İnkârcılar
için bir zindan olan cehennem, ateşten örtü ve yataklarıyla,
cehennemlikleri her taraftan kuşatan, yüzleri dağlayan ve yakan, deriyi
soyup kavuran, yüreklere çöken, kızgın ateş dolu bir çukurdur. Yakıtı
insanlarla taşlar olan cehennem, kendisine atılanlardan bıkmayacaktır.
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serin ve hoş
olmayan bir kara dumanın gölgesinde bulunacak cehennemliklerin
derileri, her yanışında, azabı tatmaları için başka derilerle
değiştirilecektir. Onların yiyeceği zakkum ağacı, içecekleri kaynar su
ve irindir. Orada serinlik bulamadıkları gibi, içecek güzel bir şey de
bulamayacaklardır.”
Ateş olup yakıtı insanlar ve yanma özelliği
bulunan taşlardan (yahut putlardan) ibarettir. Bu ateş; alevlenen,
sönmeye yüz tuttukça tekrar tutuşturulan, vücudu saran, tahripkâr
yakıcılığı ile bedeni pişirip parçalayan ve iç organlara kadar nüfuz
eden bir ateştir.
Çeşitli ayetlerde cehenneme gireceklerin
simalarından tanınacakları, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanarak
yüzleri üstü ateşe atılacakları, cehennemin kaynamaktan doğan
uğultusunu duyacakları, hiddetli ve dehşetli görüntüsünü müşahede
edecekleri anlatılır.
Yine Kur'an'ın beyanlarına göre
cehennemlikler kaynar sular, ateşten prangalar ve zincirler, ateşten
elbiselerle cezalandırılacaktır. Kur'an'daki en açık ve etkili azap
tasviri ise şöyledir:
“Altını ve gümüşü biriktirip de Allah
yolunda harcamayanlar için bu altın ve gümüşler cehennem ateşinde
kızdırılacak, sahiplerinin alınları, böğürleri ve sırtları onlarla
dağlanacaktır.” (Tevbe, 34-35).
Cehennem Azabının Miktar, Şiddet ve Şekli:
Cehennem'de
görülecek azabın miktar, şiddet ve şekillerini ancak Allah ve
Rasûlü'nün bizlere bildirmesiyle ve bildirdikleri kadarıyla
bilebiliriz. Kur'an-ı Kerîm'de belirtildiğine göre;
a- Cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatır:
"Cehennem inkâr edenleri şüphesiz çepeçevre kuşatacaktır." (el-Tevbe: 9/49)
b- Cehennem ateşi sönmez:
"Biz
sapık kimseleri kıyamet günü yüzü koyun, körler, dilsizler ve sağırlar
olarak haşrederiz. Varacakları yer Cehennem'dir. Onun ateşi ne zaman
sönmeye yüz tutsa hemen alevini artırırz." (İsrâ: 17/97)
c- Cehennem dolmak bilmez:
"O gün Cehennem'e: "doldun mu?" deriz. O! "Daha var mı?" der." (Kaf: 50/30)
d- Kaynarken çıkardığı ses:
"Rablerini
inkâr eden kimseler için Cehennem azabı vardır. Ne kötü bir dönüştür.
Oraya atıldıkları zaman onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.
(el-Mülk, 6)
e- "Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır." (Mü'minün: 23/104)
f- "Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar." (el-Mü'min: 40/70-72)
*
Sıkıntı ve acıdan kendilerinden geçmiş olan suçlular, kaçmak
istedikleri her seferde demirden kamçılarla dövülerek ateşin ta
ortasına itilirler. Ateşten bir döşeğe yatırılacak, yine ateşten
örtülere bürünecekler ve ateş tarafından tamamen kuşatılacaklardır.
g-
“İnkâr edenlere ateşten elbiseler kesilmiştir. Başlarına kaynar su
dökülür de bununla karınlarındakiler ve derileri eritilir. Demir
topuzlar da onlar içindir. Orada uğradıkları gamdan ne zaman çıkmak
isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler. Ve kendilerine "yakıcı
azabı tadın"denir.” (Hâcc: 19-22
h- Derileri yandıkça azabı
tatmaları için yeniden başka derilerle değiştirilir. ("Ayetlerimizi
inkâr edenleri ateşe sokacağız, derilerinin her yanışında azabı
tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Allah güçlüdür,
hakimdir." (Nisâ: 56)
i- Ölümü isterler fakat azabları devamlıdır, ölmezler. (43/74-77; 35/36).
Hz. Peygamber'in ifadesine göre:
"Cehennem
ateşi (miktarca ve sayıca) dünya ateşleri üzerine altmış dokuz derece
fazla kılınmıştır. Bunlardan her birinin harareti bütün dünya ateşinin
harareti gibidir." [85]
*Cehennem ehli açlık ve susuzluk
hissedecek, fakat yemek olarak kendilerine, karınlarında erimiş
madenler gibi kaynayacak zakkum ağacı, darî' denilen zehirli nebat,
içecek olarak da bağırsakları parçalayan kaynar su, kanla karışmış irin
verilecektir.
"(Nasıl) ağırlanmak için bu (nimet) mi hayırlı yoksa
zakkum ağacı mı? Biz onu zalimler için bir fitne (sınama vesilesi veya
azap) kıldık. O, Cehennem'in dibinde çıkan bir ağaçtır. Tomurcukları
şeytanların başları gibidir. Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını
onunla dolduracaklar. Sonra onların, bunun üzerine kaynar su
karıştırılmış bir içkileri vardır. (Yedikleri zakkum, boğazlarını
yakar) Yanan boğazlarını dindirmek için içecek bir şey ararlar. Ama
kaynar su katılmış kusuntu ve irinden başka içecek bulamazlar."
(Sâffat: 62-67)
Cehennemin 7 Kapısı ve Cehennem Tabakaları
Kur'an-ı
Kerîm'de Cehennem'in yedi kapısının olduğu belirtilmektedir. Bu
hapishanenin bekçileri, çok sert olan meleklerdir, fakat bu yer altı
hapishanesi de, bazısı diğerlerinden daha aşağıda olan birçok odalara
bölünmüştür, üzerlerine ise, kapıları kilitlenmiş ateş
salıverilecektir.
"Cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır." (el-Hicr: 15/44)
Bu kapı veya tabakalar şunlardır:
1-
Cehennem: "Derin kuyu" demektir. Cehennem tabakalarına ait yedili
tasnif sisteminde azabı en hafif olan en üst tabakadır. Sünnî âlimlere
göre burası günahkâr mü'minlerin azap yeri olacak, bunların azabı sona
erdikten sonra boş kalacaktır.
2- Lâzâ (alevli ateş): "Hâlis ateş"
anlamına gelen kelime Kur'an'da bir yerde geçmekte ve "bedenin iç
organlarını söküp koparan" diye nitelendirilmektedir.
"Hayır (Allah onu azabdan kurtarmaz) Çünkü o Cehennem alevli bir ateştir." (Meâric, 15)
3-
Saîr (çılgın ateş): "Tutuşturmak, alevlendirmek". Kur'an'da çoğunlukla
cehennemin bir adı olarak, bazen de "tutuşturulmuş, alevli ateş"
manasında kullanılmıştır.
"O şeytanlara (ahirette) çılgın ateş azabı hazırladık." (el-Mülk: 67/5)
4-
Sakar (kırmızı ateş): "Şiddetli bir ısı ile yakıp kavurmak" anlamındaki
sakr kökünden isimdir. Müddessir: 74/28-29. ayetlerde "yaktığı şeyi
tüketircesine tahrip etmekle birlikte sönmeyip yakmaya devam eden ve
insanın derisini kavuran" şeklinde nitelendirilmiştir.
"Hem ey Rasûlüm bilir misin, nedir o sakar (Cehennem)." (Müddessir: 27)
5-
Hâviye (uçurum): "Yukarıdan aşağıya düşmek" anlamındaki hüviy kökünden
isim olan hâviye, "uçurum, derin çukur" manasına gelir. Kur'an'da
sadece bir yerde [85] zikredilmiş ve ayetin devamında harareti yüksek
ateş diye izah edilmiştir.
"O, kızgın bir ateştir." (Kâria, 9-11)
6-
Hutame (kalbleri saran ateşli kaygı): "Kırmak, ufalayıp tahrip etmek"
anlamındaki hatm kökünden olup, "Allah'ın yüreklere kadar tırmanan
tutuşturulmuş ateşi" diye açıklanmıştır. [85]
"Şüphesiz o, Hutame’ye (ateşe) atılacaktır." (Hümeze: 104/4)
7-
Cahim (yanan kızgın ateş): "Kat kat yanan, alevi ve ısı derecesi yüksek
ateş". Kur'an'da daha çok cehennem yerine, birkaç ayette de
"tutuşturulan yakıcı ateş" anlamında kullanılmıştır.
"Küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar Cahim'in yarânıdırlar." (el-Mâide: 5/10) [85]
Cennet ehli ile Cehennem ehli arasında konuşmalar yapılacağı da belirtilerek bu konuşmalardan nakiller yapılmaktadır:
"O
gün münâfık erkekler ve münâfık kadınlar (sür'atle Cennet'e girmekte
olan) müminlere derler ki: "(Ne olur) bize bakın da sizin nurunuzdan
alalım." Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir (Kendileriyle
alay eden bu ses, onlara diyor ki: Arkada kalan dünyaya dönün nur orada
aranır. Nurun kaynağı, dünyada yapılan işlerdir. Böyle denilir ve
müminlerle münafıkların) aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun
içinde rahmet vardır. Dış yönünde de azap. (Münafıklar), onlara
seslenirler: "Biz de sizinle beraber değil miydik" Müminler derler ki:
"Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz. (İnananların
başlarına felaket gelmesini) gözlediniz. Şüphe ettiniz, kuruntular sizi
aldattı. Allah'ın emri (olan ölüm) gelinceye kadar (böyle hareket
ettiniz). O çok aldatıcı (şeytan) sizi Allah hakkında aldattı."
(el-Hadîd: 57/13-14)
Başka bir yerde de şöyle anlatılır:
"Cennet
halkı, ateş halkına seslendi: Rabbimiz'in bize vadettiğini biz gerçek
bulduk. Siz de Rabbiniz'in size vadettiğini gerçek buldunuz mu? (Onlar
da): Evet dediler ve aralarında bir ünleyici: Allah'ın lâneti
zalimlerin üzerine olsun! diye ünledi." (el-Â 'raf: 7/44-45)


Psikolojik Cezalar
Kur'an'daki
cehennem tasvirlerinden anlaşıldığına göre yukarıda özellikleri
belirtilen fizyolojik cezalardan başka, bir de psikolojik nitelikli
azap vardır. Bu tür azap, ruhlara en şiddetli ıstırabı verecek. Bütün
amellerinin boşa gitmesi, Allah'a ortak kılınan putların kendisine
bağlananları terk etmesi, ahirette nasiblerinin olmaması, ahirette
unutulmaları, yardımsız bırakılmaları, kovulmaları, göğün kapılarının
onlara açılmaması, özür beyan edemeyecek olmaları, ziyanda
olmaları,gibi psikolojik azaplarla da cezalandırılırlar.


Kur'an'da Cehennem Tabloları
"Allah,
şüphesiz kâfirlere lânet etmiş ve onlara içinde sonsuz olarak temelli
kalacakları çılgın alevli cehennemi hazırlamıştır. Onlar bir dost ve
yardımcı bulamazlar. Yüzleri ateşte çevrildiği gün: 'Keşke Allah'a
itaat etseydik, keşke Peygamber'e itaat etseydik!' derler. 'Rabbimiz!
Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik. Fakat onlar bizi
yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver, onları büyük bir
lânete uğrat' derler." (Ahzab, 64-6CENNET CEHENNEM Icon_cool
Peygamberimiz:
"Ey iman edenler, Allah'tan hakkıyla korkun ve ancak müslümanlar olarak
can verin." (Âl-i İmran: 3/102) ayetini okudu ve şöyle buyurdu:
"Zakkumdan
bir damla dünya yurduna damlatılsa, dünyadakilerin yiyeceklerini
acıtırdı. Öyle ise yiyeceği zakkum olan kimsenin hali nasıl olur?" [85]

O gün yok olup gitmek de aranıp ele geçmeyen bir arzudur. Bu tâkat
götürmez sıkıntıdan kurtulmanın biricik yolu yok olup gitmektir. Ama,
işte onların isteklerine karşı verilen cevap:
"Bir kere değil, birçok kereler yok olmayı isteyin." (Furkan: 25/14)
"Yüzleri ateşte (pişirilip) çevrildiği gün derler ki; 'eyvah bize keşke Allah'a ve Rasülü'ne itaat etseydik" (Ahzâb: 33/66)
"Bir zaman gelir ki, inkâr edenler, 'keşke müslüman olsaydık' diye arzu ederler." (Ahzâb: 33/66)
"Ateşe
sürüldükleri zaman; 'keşke dünyaya bir daha döndürülsek de, Rabbimizin
ayetlerini inkâr etmeyip iman edenlerden olsak' dediklerini bir görsen.
Hayır, evvelce gizleyip durdukları işleri karşılarına çıktı da ondan
böyle söylüyorlar. Eğer geri dönderilseler yine kendilerine yasak
edilen şeylere dönerler. Çünkü onlar şüphesiz yalancıdırlar." (En'âm:
6/27-2CENNET CEHENNEM Icon_cool
"O gün kişi, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü işlere bakar ve kâfir: 'Keşke ben toprak olsaydım' der." (Nebe': 78/40).
Çaresizlik içinde bunalırlar da ilgili meleklere iltica ederler:
"Ateşte
olanlar, cehennem bekçilerine: 'Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir
gün azabımızı hafifletsin' derler. Cehennem bekçileri de şöyle söyler:
'Size peygamberleriniz belgelerle gelmemiş miydi?' 'Evet, gelmişti.' 'O
halde kendiniz yalvarın. Ancak inkârcıların yalvarışı boşunadır."
(Mü'min: 40/49-50)
Cehennem azabını çekenler, hiçbir dostun ve hiçbir yardımcının olmadığını anlarlar da Allah'a yönelirler ve şöyle yalvarırlar:
"Rabbimiz!
Bizi, azgınlığımız yenmişti; sapık bir toplum olmuştuk. Rabbimiz! Bizi
buradan çıkar. Eğer (Seni inkâra ve Senin düzenine isyana) dönersek,
artık şüphesiz biz zulmetmiş oluruz.' (Allah da) buyurur ki: Alçaldıkça
alçalın, sinin orada! Bana karşı konuşup mazeret beyan etmeyin. Zira
kullarımdan bir zümre: 'Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet;
bize acı! Sen merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi. İşte siz onları
alaya aldınız; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni hatırlatmayı
unutturdu, siz onlara gülüyordunuz." (Mü'minun: 23/106-110)


Cehennemle İlgili Bazı Hadis-i Şerifler
"Şüphesiz
ki kıyamet gününde cehennemliklerin azap itibariyle en hafif olanı,
ayaklarının altına iki kor parçası konulan ve onların sıcağından beyni
kaynayan kimsedir. O zanneder ki kendisinden daha şiddetli azap gören
hiç kimse yoktur. Halbuki o, onlar içinde azabı en hafif olanıdır."
[85]


"Yüce Allah, azabı en hafif olan kimseye 'dünyada
olan her şey senin olsaydı (kendini kurtarmak için) onu fidye olarak
verir miydin?' diye soracak. O: 'Evet' diye cevap verecektir. Bunun
üzerine Allah Teala: 'Ben senden, sen henüz Adem'in sulbünde iken
bundan çok daha kolayını istemiştim. O da, Bana şirk koşmamandı. Fakat
sen şirkten başkasını kabul etmedin.' buyuracaktır." [85]
"Cehennem irininden bir kova dünyaya dökülmüş olsa, dünyadakilerin hepsi kokardı." [85]
"Cehennem,
şehvetlerin perdeleriyle örtülmüştür. Oraya şehvetler (irtikâbı) ile
(girilir). Cennet de nefsin hoşlanmadığı ibadetlerle korunmuştur.
(Buraya da ibadet meşakkatleriyle girilir)" [85]
"(Ashabım!)
Cennet, sizin her birinize nalınının tasmasından (ayakkabısının
bağından) daha yakındır. Cehennem de bunun gibi (yakın)dır (Tâat
cennete; ma'siyet de cehenneme yaklaştırır)." [85]
"Kıyamet
gününde bir kişi getirilip cehenneme atılır da cehennemde onun
bağırsakları derhal karnından dışarı çıkar. Sonra o kişi (bağırsakları
etrafında) değirmen merkebinin değirmende döndüğü gibi döner. Bunun
üzerine cehennem halkı o kişinin başına toplanıp da: 'Ey filan! Halin
nedir? Sen bize (dünyada) iyilikle emredip bizi kötülükten nehyeden
(bir öğütçü) değil miydin?' derler. O da: '(Evet ben öyleydim, fakat)
ben sizi ma'ruf ile emrederdim; halbuki kendim yapmazdım. Yine ben sizi
münkerden nehyederdim de kendim işlerdim!' diye cevap verir." [85]



CENNET
Ağaçlı bahçe; yeşillikleri bol bostan; sık dal ve yaprakları ile yeri gölgelendiren hurmalık ve bağlık.
Ebu Hureyre (ra) anlattı:
Peygamberimiz
(sav) buyurdu ki; “Allah (cc) şöyle dedi: ‘Ben, salih kullarım için
Cennet’te hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç
bir insanın hatırına gelmeyen nimetler hazırladım.’
Cennetin İsimleri ve Tabakaları
İbn
Abbâs (r.a.)'dan gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu
haber verilmektedir. Bunlar, Firdevs, Adn Cennet'i, Nâim Cennet'i,
Daru'l-Huld, Me'va Cennet'i, Daru's-Selâm ve İlliyyûn'dur. Bu
tabakalardan her birinde, müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında
girecekleri veya yükselecekleri derece veya mertebeler vardır.
Kur'an'da Cennet'in niteliklerinden bazılarına şu şekilde değinilir:
1- Altlarından ırmaklar akan, birbiri üzerine bina edilmiş yüksek köşkler, güzel meskenler.
2-
Türlü ağaç ve meyvalara, akar kaynaklara, görünüş ve kokusu güzel,
isteyenlerin yanına kadar sarktığından koparılması kolay, türlü bol
meyvelere sahip.
3- Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler,
türlü kokulu içecekler, temiz şaraplar ve çeşit çeşit tükenmez
nimetleri içeren bir mekân.
"Canların isteyeceği ve gözlerin
hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak
kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı
kılındığınız Cennet'tir. Sizin için orada çok meyveler vardır, onlardan
yiyeceksiniz." (Zuhruf: 43/71-73)
"Cennet şarabından (dünya Şarabı gibi) mide ızdırabı yoktur." (Saffât: 37/47)
4- Cennet'te hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş lâf ve günah'a sokacak söz işitilmez.
5-
Cennet nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir. Cennet'i
aslında dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Bununla beraber
Cennet'teki eşsiz nimet ve saltanatı anlayabilmemiz için Allah Teâlâ
onu bize şu şekilde tasvir etmiştir:
"İşte bu yüzden Allah onları
o günün fenâlığından esirger. (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine)
sevinç verir. Sabretmelerine karşılık onlara Cennet'i ve oradaki
ipekleri lütfeder. Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar. Ne
yakıcı sıcak görürler orada, ne de dondurucu soğuk. Ağaçlarının
gölgeleri üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri
istifadelerine sunulur. Yanlarında gümüş kaplar ve billür kaselerle,
gümüşî beyazlıkta (billûr gibi) şeffâf kupalarla dolaşılır ki (Cennet
sakinleri bunlara dolduracakları Cennet şarabını Cennet'teki insanların
iştahları) ölçüsünde tayin ve takdir ederler. Onlara orada bir kâseden
içirilir ki karışımında zencefil vardır. (Bu şarap) orada bir
pınardandır ki adına Selsebil denir. Cennettekilerin etrafında öyle
ölümsüz genç nedimler dolaşır ki, onları gördüğünde kendilerini etrafa
saçılıp dağılmış inciler sanırsın. Ne yana bakarsan bak, (yığınla)
nimet ve ulu bir saltanat görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli,
parlak atlastan elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır.
Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. Onlara: "İşte bu sizin
işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer" denir."
(el-İnsan: 76/11-22)
En Büyük Zevk: Cennette Allah'ın Görülmesi
Mü'minler,
cennette Allah'ı göreceklerdir; bu, onlar için en büyük nimet
olacaktır. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur:
"O gün Rablerine bakan ışık saçan yüzler vardır." (Kıyâme: 75/22-23)
Rasülullah da bir hadislerinde şöyle buyurur:
"Siz
gerçekten tıpkı şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi gözle (açıkça)
göreceksiniz. O'nu görmekte haksızlığa uğramayacak, izdihama
düşmeyeceksiniz." [85]
Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu:
"Cennetlikler
cennete girdiği zaman Allah şöyle buyuracak: 'Size daha da vermemi
istediğiniz bir şey var mı?' Cennetlikler de şöyle derler: 'Yüzlerimizi
ak çıkarmadın mı, bizi cennete koymadın mı, bizi cehennemden
kurtarmadın mı? (Bunlar yeter)' Rasulullah sözlerine devam ederek:
'Cenab-ı Hak perdeyi kaldırır, cennetliklere artık Rablerine bakmaktan
daha sevimli gelecek hiçbir şey verilmiş olmaz."
Mü'minlerin Allah
Teala'yı cennette görmeleri, herhangi bir yön, yer ve şekilden uzak
olarak vuku bulacaktır. Bunun keyfiyeti bizce meçhuldür. "Allah bilir"
deriz.
Cennet Nimetleri
Kur’an-ı Kerim ve sahih hadislerde
mevcut beyanlara dayanarak cennet nimetlerinin ana özelliklerini şu
şekilde tespit etmek mümkündür:
1- Sonsuz lüks ve konfor.
2- Sürekli barış ve huzur.
3- Cennet ehlinin hem bedenî, hem ruhî bakımdan son derece güçlü ve yetenekli olmaları.
4- Manevî tatmin (rızâ).
5- Allah’ı görmek, O’nunla konuşmak.
6- Bütün bunları saran bir ebediyet.
Cennete
giriş sırasında bütün mü’minler görevli melekler tarafından
karşılanacak ve melekler: “Selam olsun sizlere! Saadetler içinde olun,
bir daha çıkmamak üzere cennete buyurun!” (Zümer: 39/73) diyeceklerdir.

Cennet ehlinin imkânlarını dile getiren bir hadiste onlara şöyle nida edileceği kaydedilir:
“Daima
sağlıklı olacak, asla hastalanmayacaksınız; sonsuza kadar yaşayacak,
hiç ölmeyeceksiniz; her an gençliğinizi koruyacak ve hiçbir zaman
ihtiyarlamayacaksınız; sürekli nimetler içinde olacak ve asla güçlükle
karşılaşmayacaksınız.” [85]
Cennet ve Allah rızası münasebetini
dile getiren bir ayette, "Allah mü'min erkeklerle mü'min kadınlara
içlerinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler, Adn
bahçelerinde güzel meskenler vaad etti. Allah'ın rızası ise hepsinden
daha üstündür. İşte en büyük saadet budur." (Tevbe: 9/72)
Cennet'e
ilk giren bir cemâatin yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki gibi
berraktır. Onlardan sonra girenler de en keskin ışık yayan yıldızlar
gibidir. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in ümmetinden yetmiş bin, yahut yediyüz
bin kişi hesap ve ikap görmeksizin ilk olarak Cennet'e girecektir.
Hadislerden öğrendiğimize göre Cennete en son girecek kimseye, bu dünya kadar, bu dünyanın on misli kadar Cennet verilecektir.

Allah'ın cennetini vaat ettiği ve müjdelediği müminlerin belli başlı vasıfları ayetlerde şöyle belirtilmiştir:
İman
edip, salih amellerde bulunurlar. [85] Allah'tan korkup sakınırlar.
[85] Bollukta da darlıkta da infak ederler. Öfkelerini yenerler. [85]
İnsanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçerler. [85] Çirkin
bir hayasızlık işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman,
Allah'ı hatırlayıp, hemen günahlarından dolayı bağışlanma isterler.
[85] Yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmezler. [85] Allah'a
ve elçisine itaat ederler. [85] Namazı kılarlar, zekatı verirler,
elçilere inanır, onları savunup desteklerler. [85] Doğru sözlüdürler.
[85] Hicret ederler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd
ederler. [85] Güzel davranışlarda bulunurlar. [85] Rablerine kalpleri
tatmin bulmuş olarak bağlanırlar. [85] Tevbe ederler. [85] Emanetlerine
ve ahitlerine riayet ederler. [85] Namazlarını (titizlikle) korurlar.
[85] Hayırlarda yarışırlar. [85] Muhlistirler. [85] Allah'ın ayetlerine
iman ederler. [85] Bizim Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru bir
istikamet tuttururlar. [85] Takva sahipleridir. [85] Gönülden Allah'a
yönelip, dönerler. [85] Görmedikleri halde Rahman'a karşı içleri
titreyerek korku duyarlar ve içten Allah'a yönelmiş bir kalp ile
gelirler. [85] İhsanda bulunurlar. [85] Seher vakitlerinde istiğfar
ederler. [85] Yarışıp öne geçerler. [85] Adaklarını yerine getirirler
ve şerri (kötülüğü) yaygın olan bir günden korkarlar. [85] Ona
duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler.
[85] Elçiye gereken saygıyı gösterirler. [85]

Cennette Müminlerin Yaşadıkları Yerler:
Müminlerin
yaşadıkları güzel meskenler, evler, köşkler bir önceki bölümde tasvir
edilen doğal güzelliklerin içinde kurulmuş olabileceği gibi, bunların
son derece modern, üstün bir teknolojiye ve estetik mimariye sahip
şehirlerde inşa edilmiş olması da mümkündür.
Kuran'da sözü geçen evler, genellikle doğal güzelliklerin içine inşa edilmiştir. Bunu bildiren bir ayet şöyledir:
"Ancak
Rablerinden korkup-sakınanlar ise, onlara yüksek köşkler vardır,
onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında
ırmaklar akmaktadır. (Bu), Allah'ın va'didir. Allah va'dinden dönmez."
(Zümer: 39/20)
Ayette bahsedilen, yüksek yerlerde kurulmuş
köşklerin altlarından sular akar, bu manzarayı seyretmek için geniş
pencereli ya da dört bir tarafı camlardan inşa edilmiş salonlar
olabilir. Böylece insan ruhunun en çok zevk alacağı şekilde döşenmiş
evlerde, tahtlar üzerinde yaslanırken, ve en güzel meyvalar ve
içeceklerle rızıklandırılırken müminler, yükseklerden bakarak
birbirinden muhteşem manzaraları da seyretme zevkini tadarlar.
Köşklerin
tasarımı ve döşenmesi en kaliteli malzemeyle, en uyumlu renklerle
yapılmıştır. Rahat koltukları, karşılıklı oturulan tahtları vardır.
"Özenle işlenmiş mücevher tahtlar üzerindedirler. Karşılıklı
yaslanmışlardır." (Vakıa: 56/15-16) ve "özenle dizilmiş tahtlar
üzerinde yaslanmışlardır..." (Tur: 52/20) şeklindeki ayetlerden de
anlaşılacağı gibi tahtlar zenginlik, ihtişam ve kudret sembolüdür.
Allah sonsuz cennet nimetlerini nasip ettiği müminlere böylesini layık
görmüştür. Onlar cennetteki tahtlar üzerinde kurulup yaslanırlar. Bu
ortamda müminler sürekli Allah'ı anarlar.
"Adn cennetleri
(onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle
süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir. Derler ki:
"Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamdolsun; şüphesiz Rabbimiz,
gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir. Ki O, bizi kendi
fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada bize
bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz."
(Fatır: 35/33-35)
İhtişamlı tahtlar üzerinde oturan müminler
çevrelerini "bakıp-seyretmektedirler". (Mutaffifin: 83/23) Dünyada
gördüğü güzel bir manzaranın, güzel bir görüntünün karşısından ayrılmak
istemeyen insan için cennetteki muhteşem manzaraların ve güzelliklerin
yalnızca seyredilmesi bile görsel bir ziyafet, büyük bir nimettir.
Müminlerin bakıp seyrettikleri bir eğlence, bir şölen de olabilir.
Dünyanın yaratılışından yokoluşuna kadar yaşamış ya da yaşayacak
müminlerle bu zevkleri ve güzellikleri paylaşmak sadece cennete has bir
nimettir. Örneğin Hz. Musa ile, Hz. İsa ile ya da salih müminler ve
sahabelerle karşılıklı tahtlarda oturup sohbet etmek, birlikte Allah'ı
anmak dünyada nasip olabilecek bir zevk değildir, bu zevk ancak cennete
mahsustur.
Cennette müminlerin her diledikleri şey yaratılacaktır.
Allah dileklerinin kendilerine ulaştırılması için özel hizmetkarlar
görevlendirmiştir. Ayette şöyle geçer:
"Kendileri için (hizmet
eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) sedefte
saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl." (Tur: 52/24)
Bir başka ayette de bu durum şöyle ifade edilir:
"Çevrelerinde
(gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır durur, sen
onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın." (İnsan: 76/19)
Allah'ın
cennetine layık kıldığı müminler son derece değerli ve seçkin
insanlardır. Müminlerin hizmet edilen, "ikram görenler" (Saffat: 37/42)
konumunda olmaları da Allah'ın onlara verdiği değeri gösterir.
Müminlere hizmet etmeleri için yaratılan hizmetkarlar müminlerin
arasında dönüp dolaşırlar, müminlerin bir dediği iki edilmez. Sürekli,
kesintisiz bir hizmet ve ikram yapılır. Kur’an'da cennettekilere hizmet
için yaratılmış civanlardan şöyle bahsedilir:
"Kendileri için
(hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri)
'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırılpırıl.'" (Tur: 52/24)
"Çevrelerinde
(gençlikleri ve dinçlikleri) ebedi kılınmış civanlar dolaşır-durur; sen
onları gördüğün zaman saçılmış birer inci sanırsın." (İnsan: 76/19)
Cennette
müminlerin dilediklerinin anında sebepsiz yaratılmasının yanısıra,
nimetlerin böyle kusursuz bir hizmet ve ikram içinde sunulmaları da
görkemli bir güzellik oluşturur. Hizmette kullanılan eşyalar da çok
değerli, kaliteli ve gösterişlidir. Ayetlerde altın ve gümüş
kullanıldığı anlatılır:
"Çevrelerinde gümüşten billur kaplar,
kupalar dolaştırılır. Gümüşten billur kaplar ki, onları belli bir
ölçüyle tesbit etmişlerdir." (İnsan: 76/15-16).
"Onların etrafında
altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve
gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada süresiz
kalacaksınız." (Zuhruf: 43/71)

Cennettekilerin Eşleri:
"İman
edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan, içinde ebedi
kalacakları cennetlere sokacağız. Onda onlar için tertemiz kılınmış
eşler vardır..." (Nisa: 4/57)
Hayal Gücü Sınırlarının Ötesinde Bir Cennet:
"...
Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey
var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız." (Zuhruf: 43/71)
Ebedi
hayatta bu tür şölenlerle ve buna benzer, bitmek tükenmek bilmeyen
envai çeşit nimetlerle sürekli meşgul olmak, yalnızca cennete özgü bir
vasfı da beraberinde getirecektir: Yorulmamak... Kur’an'da bu
mükemmellik cennetteki müminlerin ağzından şöyle duyurulur: "... Burada
bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz".
(Fatır: 35/35) Elbette bu yorgunluğa zihinsel yorgunluk da dahildir.
Dünyevi
şartlarda insan, bedenen zayıf yaratıldığından kolay yorulur.
Yorulduğunda ise zihni bulanmaya başlar, konsantrasyonu dağılır,
sağlıklı düşünebilmesi zorlaşır, algılaması da zayıflar. Oysa bu durum
cennette söz konusu olmayacaktır. Müminin Allah'ın nimetlerini eksiksiz
algılayabilmesi ve bunlardan zevk alabilmesi için zihni her zaman açık,
şuuru keskin olacaktır.
Yorgunluğun ve bıkkınlığın dokunmadığı bir
ortamda Allah, müminlerin "her dilediklerini" (Şura: 42/22; Furkan:
25/16; Zümer: 39/34) yaratarak onları ödüllendirmektedir. Olmasını
arzuladıkları akla gelebilecek herşey orada müminlerindir. Allah "Orada
diledikleri herşey onlarındır, katımızda daha fazlası da var" (Kaf:
50/35) ayetiyle insanın isteyebileceğinden, hayal edebileceğinden de
fazlasını vereceğini, sınırlı isteklerimizin, cennette kat kat
artırılacağını belirtmektedir.
Cennetin bu eşsiz güzelliklerini tasvir eden bir başka ayet ise şöyledir:
"Onların
etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu
ettiği ve gözlerin lezzet (zevk) aldığı herşey var. Ve siz orada
süresiz kalacaksınız." (Zuhruf: 43/71)
Bu ayetten anlaşılan,
mümini orada sürprizlerin beklediğidir. Gördüğü şeylere sevinecek,
bunlardan zevk alacaktır. Diğer müminlerin zevk aldıklarını,
gördüklerinden ve yaşadıklarından hoşlandıklarını görmek de mümin için
ayrı bir mutluluk vesilesidir.
Unutulmaması gerekir ki, 'doğruluk
makamı' olan cennetin en büyük nimetlerinden biri de cehennem azabından
korunmuş olmaktır. Uğultusunu bile duymadıkları cehennemi
dilediklerinde görebilen, cehennem halkı ile konuşabilen müminler için
tüm bunlar, büyük şükür vesilesi olmaktadır:
"Dediler ki: "Biz
doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe
edip-korkardık. Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve hücrelere kadar
işleyen kavurucu azaptan korudu. Şüphesiz biz bundan önce O'na dua
(kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta
kendisidir." (Tur: 52/26-2CENNET CEHENNEM Icon_cool
Cennettekilerin Aralarında Geçen Bazı Konuşmalar:

"Derler
ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamdolsun; şüphesiz
Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir. Ki O, bizi
kendi fazlından (ebedi olarak) kalınacak bir yurda yerleştirdi; burada
bize bir yorgunluk dokunmaz ve burada bize bir bıkkınlık da dokunmaz."
(Fatır: 35/34-35)
"İçinde ne 'boş ve saçma bir söz' işitirler, ne
bir yalan. Rabbinden bir karşılık olmak üzere yeterli bir bağış(tır
bu)" (Nebe: 78/35-36)
Şimdi her kelimesi hikmetli olan bu konuşmaları en başından itibaren görelim...
Hesaba
çekilmelerinin ardından müminler, bölük bölük cennete
sevkedilmişlerdir. Oraya vardıklarında onları ilk karşılayanlar
cennetin bekçileri olmuştur. Cennetin kapıları müminler için açılır ve
bekçiler onları selamlarlar:
"... Selam üzerinizde olsun, hoş ve temiz geldiniz. Ebedi kalıcılar olarak ona girin." (Zümer: 39/73)
Bir başka ayette ise bu karşılama şöyle anlatılır:
"Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdun(un) sonu ne güzel." (Rad: 13/24)
Müminlerin onlara cevabı ise çeşitli ayetlerde şöyle bildirilir:
"Bize
olan va'dinde sadık kalan ve bizi bu yere mirasçı kılan Allah'a hamd
olsun ki, cennetten dilediğimiz yerde konaklayabiliriz. Salih amellerde
bulunanların ecri ne güzeldir." (Zümer: 39/74)
"... Biz doğrusu
daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık.
Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve hücrelere kadar işleyen kavurucu
azaptan korudu. Şüphesiz, biz bundan önce O'na dua (kulluk) ederdik.
Gerçekten O, iyiliği bol, esirgemesi çok olanın ta kendisidir." (Tur:
52/26-2CENNET CEHENNEM Icon_cool
"...
Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet
vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun Rabbimizin elçileri hak
ile geldiler..." (Araf: 7/43)
Bunun üzerine, aynı ayetin devamında, onlara seslenilir:
"İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir."
Bir ayette, müminlerin cennetteki şükürleri şu şekilde tasvir edilir:
"Oradaki
duaları: "Allah'ım, Sen ne yücesin"dir ve oradaki dirlik temennileri:
"Selam"dır; dualarının sonu da: "Gerçekten, hamd alemlerin Rabbi olan
Allah'ındır." (Yunus: 10/10)
Cennete girmiş salih müminlerin aralarında geçen konuşmalar ise şöyledir:
"Böyleyken, kimi kimine yönelmiş olarak, birbirlerine soruyorlar:
Bir sözcü der ki: "Benim bir yakınım vardı."
"Derdi ki: Sen de gerçekten (dirilişi) doğrulayanlardan mısın?"
"Bizler öldüğümüz, toprak ve kemikler olduğumuzda mı, gerçekten biz mi (yeniden diriltilip sonra da) sorguya çekilecekmişiz?"
(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"
Derken, bakıverdi, onu 'çılgınca yanan ateşin' tam ortasında gördü.
Dedi ki: "Andolsun Allah'a, neredeyse beni de (şu bulunduğun yere) düşürecektin."
"Eğer Rabbimin nimeti olmasaydı, muhakkak ben de (azab yerine getirilip) hazır bulundurulanlardan olacaktım.
"Nasıl, biz ölecek olanlar değil miymişiz?"
"Yalnızca birinci ölümümüzden başka (öyle mi)? Ve biz azaba uğratılacak olanlar değil miymişiz?"
Şüphesiz, bu, asıl büyük 'kurtuluş ve mutluluğun' ta kendisidir." (Saffat: 37/50-60)
Bu
ayetlerden de gördüğümüz gibi, müminler, sonunda ulaştıkları bu mutlu
sonun ancak ve ancak Allah'ın dilemesiyle ve Rahmetiyle olduğunun
bilincindedirler. Şuurları son derece açıktır ve geçmişi
hatırlamaktadırlar. Belki de tüm hayatları onlara detaylı olarak
gösterilmektedir.


En son Nurdan tarafından Salı Kas. 17, 2009 10:26 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi (Sebep : düzenledim...)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://hepsigrupu.yetkinforum.com
Nurdan
Co Admin
Co Admin
Nurdan


Akrep Mesaj Sayısı : 264
Kayıt tarihi : 31/10/09
Yaş : 45
Nerden : Almanya

CENNET CEHENNEM Empty
MesajKonu: Geri: CENNET CEHENNEM   CENNET CEHENNEM EmptySalı Kas. 17, 2009 10:26 am

Emegine saglik...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://kadin-7-24.yetkinforum.com/
 
CENNET CEHENNEM
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
kadınca ve genclik egitim ve paylasim sitesi... :: DİNİMİZ İSLAM :: Dini Bilgi ve Eğitim-
Buraya geçin: